بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَجَآءَتۡ سَيَّارَةٞ فَأَرۡسَلُواْ وَارِدَهُمۡ فَأَدۡلَىٰ دَلۡوَهُۥۖ قَالَ يَٰبُشۡرَىٰ هَٰذَا غُلَٰمٞۚ وَأَسَرُّوهُ بِضَٰعَةٗۚ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِمَا يَعۡمَلُونَ ١٩

Bir yolcu kaafilesi gelib sakalarını (kuyu başına) yolladılar, o da kofasını saldı. «A, müjde, dedi, işte bir civan»! Onu bir ticâret malı gibi sakladılar. Allah ise ne yapacaklarını pek a'lâ bilici idi.

– Hasan Basri Çantay

وَشَرَوۡهُ بِثَمَنِۭ بَخۡسٖ دَرَٰهِمَ مَعۡدُودَةٖ وَكَانُواْ فِيهِ مِنَ ٱلزَّٰهِدِينَ ٢٠

Onu değersiz bir bahâye, bir kaç dirheme satdılar. Onlar bunun hakkında rağbetsizdiler.

– Hasan Basri Çantay

وَقَالَ ٱلَّذِي ٱشۡتَرَىٰهُ مِن مِّصۡرَ لِٱمۡرَأَتِهِۦٓ أَكۡرِمِي مَثۡوَىٰهُ عَسَىٰٓ أَن يَنفَعَنَآ أَوۡ نَتَّخِذَهُۥ وَلَدٗاۚ وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلِنُعَلِّمَهُۥ مِن تَأۡوِيلِ ٱلۡأَحَادِيثِۚ وَٱللَّهُ غَالِبٌ عَلَىٰٓ أَمۡرِهِۦ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ ٢١

Onu satın alan bir Mısırlı, karısına dedi ki: «Bunun makaamını (indimizde) şerefli tut. Umulur ki bize fâidesi olur. Yahud onu evlâd ediniriz», işte Yuusufu böylece arz (-ı Mısır) da yerleşdirdik ve ona rü'yâların ta'bîrini öğretdik. Allah emrinde (haakim ve) gaalibdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.

– Hasan Basri Çantay

وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُۥٓ ءَاتَيۡنَٰهُ حُكۡمٗا وَعِلۡمٗاۚ وَكَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ ٢٢

O, tam erginlik çağına girince kendisine hüküm ve ilim verdik, işte iyi hareket eden insanları biz böyle mükâfatlandırırız.

– Hasan Basri Çantay

وَرَٰوَدَتۡهُ ٱلَّتِي هُوَ فِي بَيۡتِهَا عَن نَّفۡسِهِۦ وَغَلَّقَتِ ٱلۡأَبۡوَٰبَ وَقَالَتۡ هَيۡتَ لَكَۚ قَالَ مَعَاذَ ٱللَّهِۖ إِنَّهُۥ رَبِّيٓ أَحۡسَنَ مَثۡوَايَۖ إِنَّهُۥ لَا يُفۡلِحُ ٱلظَّٰلِمُونَ ٢٣

Onun bulunduğu evdeki (kadın) onun nefsinden murad almak istedi, kapıları sımsıkı kapadı ve: «Sana söylüyorum, beri gel» dedi. O ise: «Allaha sığınırım, doğrusu o benim efendimdir. O, bana güzel bir mevki vermişdir. Hakıykat şudur ki zaalimler asla felah bulmaz» dedi.

– Hasan Basri Çantay

وَلَقَدۡ هَمَّتۡ بِهِۦۖ وَهَمَّ بِهَا لَوۡلَآ أَن رَّءَا بُرۡهَٰنَ رَبِّهِۦۚ كَذَٰلِكَ لِنَصۡرِفَ عَنۡهُ ٱلسُّوٓءَ وَٱلۡفَحۡشَآءَۚ إِنَّهُۥ مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُخۡلَصِينَ ٢٤

O (kadın), andolsun ona niyyeti kurmuştu. Eğer Rabbinin bürhanını görmemiş olsaydı (belki Yuusuf da) onu kasd etmiş gitmişdi. İşte biz ondan fenalığı ve fuhşu bertaraf edelim diye böyle (bürhân gönderdik). Çünkü o, (taatde) ıhlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.

– Hasan Basri Çantay

وَٱسۡتَبَقَا ٱلۡبَابَ وَقَدَّتۡ قَمِيصَهُۥ مِن دُبُرٖ وَأَلۡفَيَا سَيِّدَهَا لَدَا ٱلۡبَابِۚ قَالَتۡ مَا جَزَآءُ مَنۡ أَرَادَ بِأَهۡلِكَ سُوٓءًا إِلَّآ أَن يُسۡجَنَ أَوۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ ٢٥

İkisi de kapıya koşdular. O (kadın) bunun gömleğini arkasından boylu boyunca yırtdı. Kapının yanında (kadının) efendisine rast geldiler. (Kadın) dedi ki: «Zevcene kötülük etmek isteyenin cezası zindana atılmakdan, yahud acıklı bir azâbdan başka ne olabilir»?

– Hasan Basri Çantay

قَالَ هِيَ رَٰوَدَتۡنِي عَن نَّفۡسِيۚ وَشَهِدَ شَاهِدٞ مِّنۡ أَهۡلِهَآ إِن كَانَ قَمِيصُهُۥ قُدَّ مِن قُبُلٖ فَصَدَقَتۡ وَهُوَ مِنَ ٱلۡكَٰذِبِينَ ٢٦

(Yuusuf): «O, kendisi, dedi, benim nefsimden murad almak istedi». Onun (kadının) yakınlarından biri şâhid de şehâdet etdi ki: «Eğer gömleği önünden yırtıldıysa (kadın) doğru söylemişdir, bu ise yalancılardandır».

– Hasan Basri Çantay

وَإِن كَانَ قَمِيصُهُۥ قُدَّ مِن دُبُرٖ فَكَذَبَتۡ وَهُوَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ٢٧

«(Yok), eğer gömleği arkadan yırtıldıysa (kadın) yalan söylemişdir. Bu ise doğru söyleyicilerdendir».

– Hasan Basri Çantay

فَلَمَّا رَءَا قَمِيصَهُۥ قُدَّ مِن دُبُرٖ قَالَ إِنَّهُۥ مِن كَيۡدِكُنَّۖ إِنَّ كَيۡدَكُنَّ عَظِيمٞ ٢٨

Vaktaki (zevci, Yuusufun gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu gördü, «Şübhesiz ki bu, sizin (siz kadınların) fendinizdendir. Çünkü sizin fendiniz büyükdür» dedi.

– Hasan Basri Çantay

يُوسُفُ أَعۡرِضۡ عَنۡ هَٰذَاۚ وَٱسۡتَغۡفِرِي لِذَنۢبِكِۖ إِنَّكِ كُنتِ مِنَ ٱلۡخَاطِـِٔينَ ٢٩

«Yuusuf, sen bundan (bu mes'eleyi söylemekden) vazgeç. (Ey kadın) sen de günâhına istiğfar et. Çünkü sen cidden günahkârlardan oldun».

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu